Skip to content

“Öğretmene gerek yok. Beklediğin öğretmen sensin. Kendi ıstırabına ancak sen son verebilirsin.”

Byron Katie

Kurumsal Çalışmalarımız

İşletmeler: Kurumsal Liderlik için, Menajerler, Ekipler ve Çalışanlar için.

Bireyler, Çiftler, Aileler ve Gruplar:

  • Kişisel Koçluk ve Danışmanlık
  • Atölye Çalışmaları
  • Internet (Online) Kursları

Aynı zamanda genel konuşmalar ve tanıtıcı sunular sunuyoruz. Tüm bu oturumları İngilizce ya da Türkçe olarak verebiliyoruz.

Çalışma’yı (The Work) aşağıdaki kategorilerde herhangi birinde sunabiliriz: İlişkiler, Sağlık ve Hastalık, Kanser,  Özgüven, Ebeveynlik, Çocuklar, Kaygı, Tanrı, İş ve Kariyer, Para, Vücut ve Yaşlanma, Ölüm, İflas, Boşanma, Şiddetli Geçimsizlik, Şiddet,  Bağımlılıklar, İhtilaf ve Çatışmalar, Başarı, Savaş, Politika, Sınav Korkusu, Panik Atak, Depresyon, Hırs, Kıskançlık, İntikam, Nefret, Affetmek, Şikâyetlerimiz, Beklentilerimiz, Kırgınlıklar ve Küskünlükler, Haklı Olmak, Mükemmeliyetçilik ve Hata Yapma Korkusu, Ertelemelerimiz, Zaman Yönetimi, Düşünce Kalıplarımız, Yargılar/ Etiketlemeler. Seanslar telefon aracılığıyla veya yüz yüze olmaktadır. Grup seansları da düzenlenir. Seanslar yerel şahıslar için kişisel olarak yapılabilir.

Düşünceler yaşamımızın kalitesini belirleyen temel yapı taşlarıdır. Bilinçsizce farkında olmadığımız düşünceler bizler zihnin kölesi yapar ve kendi yaşantımız üzerinde bizi etkisiz yapar. Rüzgar da oradan oraya savrulan bir yaprak gibi çaresiz olarak rüzgarın emrinde olan bir yaprak gibi uçarız yada yere çakılırız. Farkında olmadan yaptığımız bu düşüncelere bağlanma durumumuz otomatik bir pilot haline gelir ve zamanla alışkanlık haline gelir ve iyice bize doğal gelmeye başlar. Çoğu insan olumsuz düşünceler inandığını farkına bile varmaz olur. sorgulanmadan inanılan ve bağlandığımız olumsuz düşünceler yaşamımızın parçası olur ve doğal hale gelmeye başlar. Sorgulanmadan inanılmış ve doğruluğu ispat edilmemişe ve yaşamımızda olumsuz etki bırakan bu düşüncelere zehirli veya toksit düşünce adını vermek istiyorum.

 Varsayın ki bir davete katıldınız ve davette açık büfe var ve siz tabağınız elinizde ve büfeye yaklaştınız. Karnının o kadar aç ki, beklemeye bile sabrınız yok. Yemyeşil bir salata tabağı çekti canınız ve tam tabağınıza uzanmak üzereyken bir de ne görüyorsunuz? Salata kabının tan üstünde DİKKAT SALATAYA RADYASYON BULAŞMIŞTIR yazıyor. Hemen oradan uzaklaşıyor ve bir sonraki yemeğe yöneliyorsunuz. Yemek tabağının üstünde DİKKAT FARE ZEHİRİ EKLENMİŞTİR yazıyor. İrkiliyor ve hemen o yemekten de uzaklaşıyorsunuz. bir anda tüm iştahınızı kaybediyorsunuz ve tam büfeden uzaklaşmak üzereyken ORGANİKTİR yazılı bir yemek buluyorsunuz ve gönül rahatlığı ile tabağınız alıyorsunuz. Bu durumda sizi uyaran yemeklerin üzerindeki yazılar. Maalesef düşüncele üzerinde tanıtıcı yazılar ile gelmiyor. Bu kötü haber olabilir ama iyi haber de var. İyi haber şu ki, düşünceler duygularımızın yaratılmasına neden oluyor. Dolayısı ile duygunun olumlu veya olumsuz oluşundan düşüncenin olumlu veya olumsuz, hatta zehirli düşünce olup olmadığını anlayabiliriz. Nasıl zehirli yemeği yememek için hayır deme gücümüzü kullanıyoruz, olumsuz ve zehirli düşüncelere de inanmaya ve yaşamımızı onların yönetmesine izin vermeye hayır diyebiliriz. Nasıl mı? İşte bu kitapta bizi zehirleyen temel düşüncelerin ne olduklarını farkına varacak hem de bunlara inanmamanın yolunu öğreneceğiz.

Her şey den önce bizi zehirleyen temel düşünceler ne imiş onlara bakalım. Bedenimizi zehirleyen çoğu gıdayı farkındayız. Şekerin insülin direncini bozduğu ve bedenimize zararlı olduğunu bilmeyenimiz çok azdır herhalde. Bunu bile bile şeker yemeye devam edenlerde olduğu gibi şekeri tamamı ile diyetinden çıkaranlarda var. Peki zihnimizi zehirleyen ve yaşantımızı bozan düşünceleri farkında mıyız? İşte bunu cevabını hep beraber bulalım.

Çalışma ortamında yaşadıklarınız hayatınızı etkileyip sizin için endişe ve stres kaynağı oluyorsa; iş yerindeki ilişkileriniz sizi geriyorsa, sabahları uyanıp işe gitmekle ilgili sevgisizlik yaşıyorsanız, sizi bazı konularda netleşmeye davet ediyoruz. The Work’un 4 sorusu ve tersine çevirmeleriyle iş ortamında yaşadığınız stresli düşünceleri belirleyerek sorgulamayı hedefleyen bu atölyede, 6 hafta boyunca iş yerindeki insan ilişkilerini, iletişim yöntemlerini, iş ortamının nasıl olması ve olmaması gerektiğini ve sizin huzurlu bir iş ortamınız olması için neye ihtiyacınız olduğunu araştırıyoruz. Bu Atölye Çalışma’mızda dingin ve net bir zihinle olayları ele almayı deneyimleyerek bunu hayatımıza katmayı öğreniyoruz.

“Çocuklar bağırıp çağırıyor”, “kavga etmesinler”, “faturalar var ödenmesi gereken”, “artık bir terfiinin de zamanı geldi geçiyor”, “randevuma da geç kaldım”, “trafik de çok ağır ilerliyor”, ”bu kuyruk da ne uzun böyle”, “kuyrukta beklemem lazım”, “nefret ediyorum kuyrukta beklemekten”, “başarılı olmak zorundayım”, “o da beni sevmiyor”, “onun beni sevmesini sağlamalıyım ne yapıp edip.”

Stres Kaynaklarınızı Tanıyın

Etkili bir stres yönetimi için öncelikle stres kaynaklarınızı tespit ederek ve stresli durumlarla ilgili düşüncelerinizi sorgulayarak işe başlamalısınız.

Harici stres kaynakları, kendi başınıza geldiğine inandığınız olay ve içine düştüğünüzü düşündüğünüz durumlardır. Harici stres kaynaklarına örnek vermek gerekirse:

Evlilik, sevilen bir kimsenin vefatı, boşanma, beklenmeyen hamilelikler gibi hayatımızın akışındaki önemli değişiklikler ya da sadece köpeğinizin havlaması, ev sahibinin kirayı arttırması, eşinizin ya da arkadaşınızın sizi aldatıyor olduğunu öğrenmek, çocuğunuzun kötü karne getirmesi, kayınvalidenizin bir aylığına sizin evinizde kalacak olması gibi olaylar olabilir. Ya da iş yerinizde akşama kadar mutlaka bitirmeniz gereken bir iş…

Dikkatli baktığınız zaman bu stres kaynaklarından bazısı sizin başınıza ‘dışarıdan’ gelen şeylerken bazılarının da kökünün kendi içinizde olduğunu görürsünüz. İçinizden doğan stres kaynaklarının en yaygın olanları reddedilme, sevilmeme, değersizlik, terk edilme, yalnızlık, ölüm, hastalık, hata yapmak, başarısız olmak, uçma korkusu, yükseklik korkusu ya da topluluk karşısında konuşmaktan korkmaktır. Aynı zamanda, kendimize ve başkalarına karşı tutum ve yaklaşımlarımız ile fikir ve beklentilerimiz de strese neden olan diğer büyük olgulardır.

Neyse ki düşüncelerimizin ayrımına varma, bu düşünceleri kâğıda dökme ve bu düşünceler bizim için gerçeklik halini alıp hayatımızı strese boğmadan önce onları sorgulayarak gerçek olup olmadıklarını sorgulama kabiliyetine de sahibiz. Byron Katie’nin Çalışma’sı ile stresli durumları tespit ederek sorgulayabileceğiz.

Gelin, katılın bize ve hep birlikte stresten huzur ve neşe yaratalım.

Tanıdıklarınız arasında hiç aşağıda sayılan insan tipi var mı?

  • Durmadan lafınızı kesen, karşısındakini sonu gelmez bir şikâyet ve eleştiri bombardımanına tutan veya sonu gelmez tartışmalar açan DÜŞMANCA SALDIRGAN İNSAN TİPİ
  • Durmadan mızıldanmasına rağmen sorunun çözümüne yönelik hiçbir adım atmayan ŞİKÂYETÇİ İNSAN TİPİ
  • Sorulara karşısında evet, hayır ya da bir homurtudan başka tepki vermeyen SESSİZ UMARSAMAZ İNSAN TİPİ
  • Her zaman için mantıklı, içten ve yüzünüze karşı daima destekleyici olmasına rağmen hiçbir sözünü yerine getirmeyen SÜPER UYUMLU İNSAN TİPİ
  • Her türlü teklife olumsuz bir açıklamayla karşı çıkan NEGATİF İNSAN TİPİ
  • Her şeyi bildiğini zanneden ve bunu fark etmenizi isteyen ÇOKBİLMİŞ İNSAN TİPİ
  • İşi sürüncemede bırakan ve her şey mükemmel olana kadar (diğer bir deyişle ASLA) vaz geçmeyen KARARSIZ İNSAN TİPİ

Patronlar, arkadaşlar, aile fertleri… Hayatımızı cehenneme çeviren bu insanlar herkes olabilir. Bu tip insanlardan sizin de hayatınızı yaşanmaz kılanlar varsa eğer, onlarla ilgili fikirlerinizi fark edip onlarla ilgili kendi fikirlerinizi sorgulayarak onlarla ilgili sorunlarınıza çözüm olacak reçeteyi oluşturabilirsiniz. Gelin ve katılın bize; Byron Katie’nin ‘Çalışma’sı ile stresimizin kaynağını BULALIM, SORGULAYALIM ve artık düşüncelerimizin kurbanı olmaktan kurtaralım kendimizi, hayatımızın kontrolünü kendi elimize alalım.

  • Başkalarının size bir şeyler vermesine ihtiyaç duyduğunuzu ve bunu alamadığınız zamanlarda kırılganlaştığınızı düşünüyor musunuz?
  • Sorunların nedeni olarak başkalarını suçluyor ve bu sorunlardan ötürü onları sorumlu tutuyor musunuz?
  • Hayatınızda sizi duygusal olarak üzen birileri var mı?
  • Hayatınızda yaşadığınız üzüntüler işinizi de etkiliyor mu?
  • İş birliği yapmaktaki eksikliklerinizin işinizdeki performansınız ve çalışmalarınızın verimini azaltan bir etkisi oluyor mu?
  • İnsanlarla yüzleşmek konusunda tereddütler yaşadığınız oluyor mu?
  • Karşı tarafında aranızdaki sorunu çözmek istediğini hissediyor musunuz?
  • Her şeyin sadece kendi istedikleri gibi olmasını isteyen insanlarla uğraşıp durduğunuzu düşünüyor musunuz?
  • Çözümü olmayan sorunlarla cebelleşip durduğunuza inanıyor musunuz?
  • Öfkenizi kontrol etmekle ilgili olarak zorlandığınızı hissediyor musunuz?
  • Hayatınızdaki ya da iş yerinizdeki insanlar sizce zor kişiler mi?
  • İçinizde bir kazanma ve haklı olma güdüsü var mı?
  • Geçmişte kalmış olumsuz duyguların neden olduğu bir kininiz var mı? Bu şekilde kin tutar mısınız?
  • Bağışlamakta zorluk çeker misiniz?
  • İçinizden sizi kızdıran/üzen birisini cezalandırmak gelir mi?
  • Her şeyi ‘kabul etmek zorunda olmadığınızı kabul etmek’ size zor gelir mi?

Sorunları ele almak ve uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak ne büyüklükte olursa olsun her türlü kuruluş için önemlidir. Herhangi bir sorun çözüme kavuşturulmaksızın öylece bırakılırsa daha sonradan üretkenliği olumsuz olarak etkileyecek, insanların işe gelmemesine, ilişkilerin ve ortamın yozlaşarak bozulmasına neden olacak hatta bu durum işin mahkemeye aksetmesine dahi neden olabilecektir.  Sorun ve uyuşmazlıkların etkili bir biçimde ele alınmaması halinde bunun çok yıkıcı sonuçları olabilecektir. Amaçların çatışması göz açıp kapayıncaya kadar kişisel hoşlanmamalara dönüşebilir. Ekip çalışmasından eser kalmaz. İnsanlar işlerinden uzaklaştıkça yetenekler boşa harcanır ve bu gibi durumlarda olumsuzluklar ve sonu gelmez karşılıklı suçlamalarla dolu içinden çıkılmaz bir kısır döngüye düşmek işten bile değildir.

Fakat işin iyi tarafı nedir biliyor musunuz? Söz konusu çatışma ve anlaşmazlıklara neden olan düşüncelerinizin hangileri olduğunu tespit edip bu fikirlerinizi sorgulamayı başarabilirseniz işte o zaman sorunları başarılı bir şekilde çözüme kavuşturabilirsiniz. Byron Katie’nin Çalışma’sı ile yüzeye vuracak pek çok sorunu aşabilir ve ilk bakışta aklınıza bile gelmeyen yararlar sağlayabilirsiniz.

Eğer gerçeği bilmek istiyorsanız, her eleştirinin aslında bir hediye olduğunu ve kendimizi gerçekleştirme ve büyüme için en güçlü araçlardan biri olduğunu görürüz.

Her eleştiri bir hediyedir. Eleştiriyi hediye olarak görmemiz ve nasıl kullanacağınız ve anlayacağınız bazı adımlar:

Birisi size hata yaptın, kabasın, bencil ve umursamazsın dediğinde içinize gidin ve bunu hissedin. Bu eleştirinin üzerini kapatmayın, kaçmayın. Tepki vermeden önce içinize dönün ve önce onu deneyimleyin, hatta onu davet edin. Kendinize sorun: “Bu doğru mu? Eleştiriyi yapanlar doğru olabilirler mi?”  Cevabı bekleyin.

Eleştiriden sonra kendinize “Bu stresli veya acı verici miydi?” diye sorun. Cevabınız evet ise, bu eleştirinin doğru olduğuna inandığınıza dair bir işarettir ve henüz bununla yüzleşmemişsinizdir veya bu konuda yeterince derinine gitmemişsinizdir. Savaşı kendi yaşamınızda ve zihninizde sona erdirmek istiyorsanız, içinizdeki yolculuğa çıkmaya, kendi içindeki eleştirinin gerçekliğini araştırmaya ve keşfetmeye karar verebilirsiniz. Savaş burada sona erer.

Size ya da sizin hakkınızda kim ne derse desin, eğer stres yaşarsanız, o zaman gizli sırrınızdan mustarip olan (ıstırap ve acı çeken) sizsiniz – o anda kendinizden bile gizlediğiniz sır – ve zihin bu noktada size saldırarak işini yapacaktır. Kendi zihninizin saldırısı stresin sebebidir. Stres, size eleştirinin doğru olup olmadığını sorgulama zamanının, gerçeği bilmeniz için bir fırsat olduğunun işaretidir. Stres, yargıladığınız ve sizi yargılayan kişileri affetmek ve içinizdeki stresi sonlandırmak için her zaman bir fırsattır. Affetme başka hiçbir yerde bulunamaz. Affetmek, olduğunu düşündüğünüz şeyin olmadığını anladığınız zamandır.

Kendinize karşı dürüst olmak ve savunmasız olmak, herhangi bir şekilde manipüle edilme yanılsamasının (illüzyonunun) sonu olabilir. Gerçekten alçakgönüllü olduğunuzda, eleştirinin üzerinize konması için hiçbir yer yoktur. Bu, netliğin (zihin berraklığının) etkili, nazik bir eylem olarak hayatı üstlendiği yerdir.

Sorgulama, yalandan ve derin sırlardan kurtulmak için doğrudan içsel bir yoldur ve bu nedenle yalanlarınızın keşfedilmesinin korkusundan kurtulmanın özgürlüğüdür.

Değişim hakkında bildiğim en önemli şey tek değişmeyen şeyin değişim olduğu ve değişimin kaçınılmaz olduğudur. İstesekte istemesekte değişim her an her dakika olur ve olacaktır. Değişim hakikatin bir parçasıdır ve olur. Olurken ne bizim fikrimizi alır ne de isteyip, istemediğimizi sorar. Kimi değişimin olmasını ister ve olanı kucaklar, kimisine ise karşı gelir ve olmasını istemeyiz. Deneyimlemek istemediğimiz değişimler bize stress, endişe, kaygı ve acı verir. Sorun değişimin olması değil bizim değişime direnmemiz ve olandan farklı bir şey olmasını istememizdir.
Değişime direnmemiz olan ile kavga etmemiz ve başka bir şey olmasını istememizdir. Ama olan olur ve bize fikrimizi sormaz. Olanı kabul etmeyip direnmemiz ise bizde stres yaratacağı ve olumsuz duygular deneyimleneceği için fayda vermez ve bizi geri götürüp acı ve ızdırap çekmemize neden olur. Değişimi kabul etmek ve ona göre yaşamımızı ve alacağımız pozisyonu belirlemek ise bizi ileri götürür. Değişim olduğunda bunu kontrol etme gücümüz yoktur fakat değişim ile ilgili olan düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. Yani gerçek şudur ki bize acı veren ve strese neden olan şey değişim değil, değişimi kabul edemeyip direnmemizdir.
İnsan bedeni, yaşamımız, dünya, şirketler, hava durumu, dünyanın nüfusu, iklim, ekonomi, virüsler, bakteriler her şey sürekli değişir. Son zamanlarda ortaya çıkan ve hepimizin yaşantısını değiştiren corona virüsü de daha şimdiden çok büyük bir değişime sebep oldu ve olmaya da devam edecektir. Artık olan oldu ve geçmişe gidip filmi tekrar baştan yazmak bir gücümüz yoktur. Gücümüz şu anda olanı nasıl yorumladığımız, algıladığımız, olan değişim ile ilgili yazdığımız hikâyeyi dönüştürerek olana başka bir açıdan bakmaktır.
İşte bugün burada bu düşüncelerimizi sorgulama ve dönüştürmenin çok etkili bir yöntemini öğreneceğiz.
Değişim olduğu zaman bir şeyler değişmiştir ve artık hiçbir şey eskisinin aynı olmayabilir. Bu bilemeyen bizleri korkutabilir ve güvensizlik yaratabilir.
İki türlü temel değişim vardır. Birincisi planlanmadığımız fakat dış etkenlerin zorladığı bir değişim. Yangın, sel, salgın, deprem, savaş, teknoloji, ekonomi, dünya politikaları, gibi dışarıdan gelen ve değişime zorlandığımız durumlar ki bu günlerde tüm dünya bunu deneyimliyoruz zaten.
İkinci tür temel değişim de planlanan değişimdir. İş yerimizde yöneticilerin veya hükümetlerin daha iyiyi yapabilmek amacı ile yaptığı değişimler. Bu tür değişimler uzun vadede şirketlerin veya devletin, toplumun daha iyi yönetilmesi amacı ile önceden planlanan değişimlerdir. Kendi kişisel gelişimizi içinde planladığımız ve yaşama geçirdiğimiz değişimler de bu sınıfa girer.
İster önceden planlanmış ve uygulanmaya başlanmış değişim olsun ister se planlanmamış ve aniden gelen bir değişim olsun her biri bizi alıştığımız konfor alanından çıkaracağı için gerilim ve stres nedeni olabilir.
İnsanlar değişime farklı şekilde tepki verebilirler. Bazıları korku ile tepki verirler. Bazıları ise inkar veya durağanlık, paralize olma gibi hareketsizlik ile yanıt verebilirler. Tepkimiz ne olursa olsun bu tepkiye sebep olan mutlaka bir düşünce vardır. Tepkimize neden olan ve bizi değişime kapatan direnen düşünceleri farkına varıp, yakaladığımız zaman yaşamımıza huzur ve barış getirebiliriz.
Çoğumuzun değişime direnme sebepleri farklı olsada burada 6 temel nedenden bahsetmek istiyorum:
• Korku- gelecek korkusu- kötü bir şeyler olacak korkusu
• Farklı olmak veya bir şeylerin farklı olacağından duyulan korku- eski alışkanlıklarımızın değişeceğinden duyulan korku
• Değişimden duyulan yorgunluk ve bıkkınlık,
• Alışıla geleni ve konfor alanımızı bırakmaktan duyulan rahatsızlık
• Değişimde duyulan güvensizlik, olana güvenememek
• Değişimin yeni sorumluluklar, yeni olasılıklar getireceğin bilmek ve bundan duyulan korku sonucunda direnç göstermek
Bu kursta değişim olarak ne deneyimliyorsunuz ve kabul edemediğiniz, direndiğiniz değişimler nedir ve direnmenizin yaşamınızın üzerindeki etkisi ne oluyor, direnmeseniz nasıl bir hayat deneyimlersiniz arasındaki farkı göreceğiz ve değişime direnen düşüncelerimizi yakalayarak dönüştüreceğiz. Ve bunu yaparken the work denilen bir yöntem kullanacağız.
• Kısaca the work nedir ve nasıl yapılır?
• The work düşünce sorgulama yöntemidir.
• Üç çeşit iş, the work uygulamaları.
Değişim olan ve olmasına direndiğiniz bir durum bulun. Hangi değişen durum size endişe, stres veriyor?

 

Yaklaşan Etkinliklerimiz